28 Mayıs 2011 Cumartesi

Yeniden


 "Beni yıkar mısın?" Bu sözü duyduğu ilk anı hatırlayınca kendi kendine güldü. Emre ile ne zaman sevişse birlikte duşa girmeyi isterdi, Emre ise arkasına bile bakmadan kalkar duşa girerdi.

Oysa, o ilk gece "beni yıkar mısın?" sözünü duyduğunda kendini elma şekerine kavuşmuş bir çocuk gibi hissetmişti. Nedenini bilmiyordu; belki de sevişmek yetmiyordu, sevişmenin ötesinde birşeylerdi istediği.

Zevkin doruğuna çıktıktan sonra ne isterdi ki başka insan? Emre bu lafı söylediğinde kalakalmıştı. Bir daha da lafını etmemişti. Ama Aras, sevişmeseler bile bundan büyük keyif alıyordu; paylaştıkları en özel andı.

1 saat boyunca sıcak suyun altında birbirlerini yıkadılar, Aras Derin'in saçlarını bir bebeğin saçlarını yıkarcasına yavaş hareketlerle yıkarken, Derin gözlerini kapamış o anın tadını çıkarıyordu. Saçlarının yıkanması bitince eline aldığı süngere Aras'ın en sevdiği lavantalı jelden boşaltıp sırtını yıkamaya başladı. Parmakları ne zaman sırtına değse ürperiyordu, ve Aras O her ürperdiğinde başını çevirip O'na bakıyor, Derin ise gözlerini kaçırıyordu O'ndan.


Sonunda Derin üşüdüğünü söyledi ve suyu kapadı. Ama Aras önünden çekilmediği için duştan bir türlü çıkamıyordu.


"E hadi yol ver dondum burada" "önce bana birşey söyleyeceksin", "ne var Aras ne söyleyeceğim?" "her ne olursa olsun her zaman benim olacaksın"...

Derin önce duraksadı sonra gülmeye başladı. "Pardon; her ne olursa olsun her zaman senin mi olacağım? Sen yine paranoyaklaşmaya başladın" diyerek Aras'ı itti ve duştan çıktı. Havlusuna sarınır sarınmaz bir sigara yaktı, şöminenin önündeki koltuğa oturdu ve derin bir nefes çekti.



Aras banyodan çıktığında Derin sigarasını bitirmişti. "Kalk hadi donacaksın, giyin de yemeğe inelim" dedi. Cevap vermedi; kalktı, masanın üzerinde duran şarap şişesine uzandı; ama Aras engel oldu. "Kadınım olmak neden bu kadar zor geliyor sana?"

"Aras sen ne dediğinin farkında mısın? Senin kadının olmak diye bir kavram yok bu dünyada; daha doğrusu senin istediğin şekilde sana evet diyecek bir kadın varsa buyur onun yanına git, ben seninle her gün ölüp ölüp diriliyorum, varlığın yokluğundan daha çok acıtıyor beni. Issız adamın yatağından geçen bir sürü kadından biri olmak ne demek sen biliyor musun? Geçmiş karşıma kadınım olmak neden bu kadar zor diyorsun? Tamam ya sen benim erkeğim olacak mısın? Güldüğüm her an yanımda olacak mısın? Canım yandığı her an saçlarımı okşayacak mısın? Kendimi eve kapadığımda neyin var diyecek misin? Sen, 'sadece sen istediğinde seninle olacak' bir kadın istiyorsun. Sen istediğinde yiyecek, sen istediğinde uyuyacak, sen istediğinde sevişecek, yine sen istediğinde ortadan kaybolacak bir kadın istiyorsun. Aras ben zaten uzun zamandır bu rolü oynuyorum; üstüme yapıştı bu rol. Ne gidebiliyorum ne kalabiliyorum. Daha ne istiyorsun benden?"

Sessizliğini bozmadan dinliyordu Derin'i. Derin'in gözünde biriken birkaç damla yaş, yanağından süzülmeye başladı. Çantasından giyecek birşeyler çıkardı; banyoya girip saçlarını kurutmaya başladı. Aras yanına gelip boynuna bir öpücük kondurdu.

"Yokluğunda ağlıyorum, varlığında ağlıyorum. Bu mu istediğin? Bundan mı zevk alıyorsun? Etrafındaki herkes sen ne istersen yapacak ya da yapmayacak? Ayakta durmaya çalışıyorum Aras, neden anlamak istemiyorsun beni?"

Artık gözyaşlarına hakim olamıyordu; hıçkırıklara boğuldu. Aras ona sarıldığında zangır zangır titriyordu, titreme bir krize dönüştü ve kendini Aras'dan kurtarıp eline ne geçerse fırlatmaya başladı. Şarap şişesini fırlattığında balkon camına çarptı ve büyük bir gürültüyle cam tuzla buz oldu. İşte o an kendine geldi.


Dışarıdan sesler geliyordu, kimse ne olduğunu anlamamıştı, Mesut dışında. "Off Aras" dedi içinden, yine yapmıştı yapacağını. Hayatına giren her kadının canını yakmıştı, ama bu başkaydı, Aras bu sefer aşıktı ve karşısındaki kadın O'ndan da deliydi. O sırada telefonu çaldı, Asiye ablaydı arayan, sanki kadının içine doğmuştu ters giden birşeyler olduğu.

"Hayırdır Mesut neden açmıyorsun telefonu? Kaç defa çaldırdım", "sessizdeydi fark etmemişim kusura bakma", "yok be oğlum kusur olur mu, ben Derin'i merak ettim iyi mi?" Hadi buyrun bakalım, ne cevap verecekti Mesut? Kadının içine doğmuştu, evet Derin iyi değil, odayı yerle bir ediyor mu diyecekti. "Ha iyi herhalde odasında dinleniyor" dediği anda bir bardak balkondan bahçeye uçtu ve şangır diye bir sesle taşa çarparak kırıldı. "Mesut noluyor orada?" Mesut cevap veremedi, olanlara dur demeliydi. "Asiye abla kapatmalıyım" dediğinde Asiye çoktan telefonu kapamış Mustafa'nın kolundan çekip arabaya doğru koşmaya başlamıştı.

Mesut koşar adımlarla merdivenleri çıktı ve kapıyı yumruklamaya başladı. "Git buradan Mesut" diyen Aras'ın sesisyle Derin'in hıçkırıkları iç içe geçmişti. "Aras aç kapıyı hemen", "Mesut defol git buradan, tamam yok birşey" dediği anda suratına bir tokat yedi.

Mesut'un yardımcısı Aras'ın oda anahtarını getirmişti, Mesut hemen yan odaya girdi balkona çıktı her yer cam kırığı içindeydi. Odaya girdiğinde Aras Derin'i zaptetmeye çalışıyor, Derin Aras'a tekmeler fırlatıyordu. Mesut'u görünce durdu ve kendini banyoya attı. Yere oturdu ve kahkahalarla gülmeye başladı.


Mesut, Aras'ı odadan çıkardı, çocukardan biri balkondaki cam kırıklarını temizliyordu, diğeri odadaki kırık dökük ne varsa toplamaya çalışıyordu. 10 dakika sonra arka bahçeye bir arabanın girdiğini duyan Mesut "Derin iyi misin?" diye sordu ama cevap alamadı; kapıyı açıp baktığında Asiye ile gözgöze geldi ve kafasını "çok kötü" anlamında salladı.

Oda toparlanmıştı o sırada. Asiye, Mesut'u odadan çıkardı ve banyonun kapısını çaldı." Güzel gözlüm benim hadi aç kapıyı", Derin kalktı yüzünü yıkadı ve kapıyı açtı. Gözleri kan çanağına dönmüştü. Asiye'ye sarıldı ve tekrar ağlamaya başladı.

Yan odadan sesler geliyordu, Mesut Aras'a bağırıyor Aras'ın ağzından tek kelime çıkmıyordu. "Oğlum manyak mısın? Ne dedin de çıldırdı bu kız? ne yaptın lan?" Mustafa, Mesut'u kolundan çekerek dışarı çıkardı. "Bırak biraz yanlız kalsın Mesut".

Diğer odadan ses gelmiyordu. Asiye üstü başı mahfolmuş Derin'i soydu, üzerine bir eşofman geçirdi, tekrar yüzünü yıkadı ve elinden tutarak odadan çıkardı. Merdivenin başında duran Mesut'a "oğul odasını değiştir hemen; bu saatte camcı kapamıştır" dediğinde Mest'un yardımcısı odadan Derin'in eşyalarını aldı ve başka bir odaya taşıdı.


Bahçeye indiler, Derin hiç konuşmuyordu. Mesut hemen masayı hazırlattı, bir kadeh rakı iyi gelecekti Derin'e. Yarım saat sonra 2 kadeh rakıyı devirdiklerinde Aras geldi yanlarına.


"Mesut özür dilerim abi, kusura bakma" deyince Mesut kendine hakim olamayıp Aras'ın suratına yumruğu çaktı. Aras ne olduğunu anlayamadı, Mestu tekrar elini kaldırdığında Derin'le gözgöze geldi ve yumruğu havada kaldı. "Hayvan herif, ne benden özür dliyorsun, esas özür dilemen gereken ben miyim lan?" dedi.

Aras, bir adım attı ve durdu. Derin bir nefes aldı ve Derin'in yanına gidip saçlarını okşamaya başladı; herkes donmuştu, merakla Derin'in ne yapacağını bekliyorlardı. Ama Derin herkesi şoka soktu; "tamam sen nasıl istiyorsan öyle olacak" ve son gözyaşı damlası da yanağından süzüldü.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder