28 Mayıs 2011 Cumartesi

Açılış

Uykusuz geçen 36 saatin sonunda açılış gününü 5 kere duşa girmekten her tarafı buruş buruş karşılayacak olmasına rağmen duşa girmeyi düşündü ve son anda vazgeçti; sadece 2 saat olmuştu duştan çıkalı. Giyinme odası bütün evi kaplamışken her zaman yaptığını yaptı; kahvesini hazırladı, sigarasını yaktı ve mutfak-salon-giyinme odası yada diğer bir deyişle Bermuda Şeytan Üçgeni'nde üstüne geçireceği birşeyler arandı durdu. İmkansızdı ama... Bu karmaşada bırak üstüne geçireceği birşey bulmak kendini kaybetmekten korkuyordu... Aklına Lacivert Deri ceketi geldi, ve küfrü bastı.

Sonunda, bir jean çekti altına; beyaz bir gömlek geçirdi üstüne... Makyajını yapmak için banyoya geçti. O an fark etti üstüne geçirdiği gömleğin kendisine ait olmadığını... Çıkaramadı, en azından O'nun kokusunu bu şekilde hissederse heyecanını biraz olsun bastırabilirdi.

Makyajını bitirdi, en sevdiği parfümü üzerine boşalttı, küpelerini, bileziklerini taktı ve O'nun aldığı eşarp-fular bozması şeyi boynuna sardı. Hazırdı artık. Aynada kendisine baktığında hiç de patron gibi gözükmüyordu, zaten öyle de gözükmek istemiyordu. Çantasına makyaj malzemelerini doldurdu, sigarasını, telefonunu ve parfümünü de attı içine. Ayağına yeni aldığı çizmelerini geçirdi ve evden çıktı.

Alt katta oturan ev sahibinin kapısını çaldı; "hadi gidiyoruz, aşağıda bekliyorum sizi" diyerek merdivenleri ikişer ikişer indi.

Yarım saat sonra Cafe'deydiler... Kapıdan içeri girdiğinde barın oradan Murat kolundaki saati gösteriyordu; annesi reçel kavanozlarına çiçekleri yerleştirmiş, masalara diziyordu, sandalye ustasıyla Çukurcuma'lı dostu etrafı kolaçan ediyordu.

Çok şanslıydı, hayatında ilk kez birileri O'nun için birşeyler yapıyorlardı. Ev sahibi Gönül hanımın elinde çok şık bir paket vardı, apartmandan çıktıklarında fark etmişti ama yürürken sohbete daldıklarından paketi unutuvermişti.

Gönül Hanım elindeki "Hiref" yazan paketi uzatırken "Murat'ı tembihlemiştim, Nazarlığınız benden diye, neyseki etrafta nazarlık görmüyorum" diyerek Derin'e sarılmıştı. 

Yeni dostlarını ve ev sahibini annesine emanet etmiş, mutfağı kolaçan etmeye giderken Murat "ya burada bir sürü paket var bir baksan" diyerek mutfağa gitmesini engellemişti. "Murat'cım mümkünse onları benim odaya taşıyalım, gecenin sonunda birlikte açarız hepsini, hatta paket yırtmaca oynarız ne dersin, ben bir mutfağa bakayım" deyip, en şirin gülücüğünü fırlatarak mutfağa girdi. Herşey hazırdı, elleri terliyordu sadece. Bir kadeh birşey içmesi gerekiyordu ama saat daha dört bile olmamıştı.

Aslında açılış yapmak gibi bir niyeti yoktu, Murat bir arkadaşına bahsetmişti bu Cuma kapılarını açacaklarından, zincirleme bir sürü insan öğrendi böylece. Oysaki niyeti üç-beş arkadaş, bir kaç aile ferdiyle ilk geceyi minimum heyecanla atlatmaktı. Ama saat 7yi gösterdiğinde içeride oturacak yer kalmamıştı, sigara içenler dışarıda ayakta takılıyorlardı, çünkü sandalyeler, tabureler yetmemişti.

O kadar çok insana "hoşgeldiniz" dediki, sesi kısılmıştı. Arada Murat'ın eline tutuşturduğu kadehler, annesinin, Gönül Hanımın ağzına tıktığı lokmalar olmasa ya bayılacaktı yada kaçıp gidecekti.

Saat bire geliyordu, Meriç uğradı... Yanağına kocaman bir öpücük kondurdu, bir kadeh rakı içti ve ertesi gün öğle yemeğini birlikte yemek için Derin'den söz alarak gitti.

Son misafirleri gittiğinde saat 3:30u gösteriyordu, çalışanların yüzünde tatlı bir yorgunluk vardı, annesi ile Gönül Hanım çocuklara acıdıklarından etrafı toplamalarına yardım ediyor, Murat'sa odaya taşıdıkları paketleri cafenin ortasına yığmakla uğraşıyordu.

Sonunda paketleri tek tek açmaya başladılar, herkes elindeki ilk paketi özenle açtı, ama sonra hepsi saçmaladıklarını fark edip paketleri parçalamaya başladılar.

Paketlerin birinden bir fotoğraf çıktı, üzerine bir not iliştirilmişti "eksiklik 2 güne kadar tamamlanacak", fotoğrafta ise kıpkırmızı bir kütüphane duruyordu... Çukurcumalı dosttan kalbe ok gibi saplanan bir hediye...Gözleri yaşardı... Son günlerde gözlerinin yaşarmadığı pek bir an yoktu, etrafındakiler de alışmıştı bu duruma.

Son paket annesinden geldi... "Bu da benden canım"... İçinde bir fotoğraf vardı, paketin şeklinden anlamıştı. Kraft kağıdına sarılmış, kırmızı kadife kurdeleyle bağlanmış paketi açtığında gördüğü resimle bir an neye uğradığını şaşırdı.

Dördü bir sofra etrafında oturuyorlardı, Derin 15 yasında, kardesi ise 11... Dördünün birlikte çektirdikleri son fotoğraftı bu; üzerinde hepsinin imzası vardı... "Annemmmm" diyebildi sadece...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder