4 Ekim 2013 Cuma

Nasıl da geçti seneler...

İnsan, yaşamı boyunca farklı karakterlerde insanları bazen dost, bazen arkadaş, bazen bir düşman olarak hayatına katar. Bir de zorunluluktan hayatına katılmış insanlar vardır; ailen ki zaten onlardan vazgeçmen imkansızdır...

Seçim yapmak ilk anda zordur; tanımak gerekir, aynı sofrayı paylaşmak, yeri geldiğinde aynı bardaktan su içmek gerekir; ancak ondan sonra kişi senin hayatındaki yerini bulur.

Bir de ilk göz göze geldiğin anda hayatının bir parçası olacağına inandığın insanlar vardır. Ne yaparsan yap işte o anı değiştiremezsin; ya senin bir parçan olur, ya da düşmanın. Nereye gidersen git bir gölge gibi arkandan gelir... Ya seni korumak için, ya da zarar vermek... 

O parçan olan kişi ile ağlarsın, gülersin, kavga edersin, konuşmazsın, küsersin, hatta nefret bile edersin de kopup gidemezsin. Aldatırsın, aldatılırsın ama her şeye rağmen öyle bağlısındır ki ona bir adım geriden geliyor mu diye hep bir gözün arkada yürürsün...

Sözlükte karşılığını bulabildiğin bir duygu değildir yaşadıkların; ama benim için "can olma" tanımı böyle bir şey işte...

Eğer bu kişi kadınsa, annen olur, ablan olur, öğretmenin olur, sırdaşın olur, çocuğuna ikinci bir anne olur. Yeri gelir sen hasta yatağında yatarken, sana çocuğu gibi bakar, seni sabırla yıkar, yemeğini yapıp elleriyle sana yedirir. İlginçtir ki, kadından dost olması da çok zordur çünkü kadın erkeği değil aslında diğer kadınları kıskanır. En yakın arkadaşından kocasını kıskananlar mı istersin, yoksa oğluna hiçbir kızı beğenmeyen anneleri mi? 

Zordur kadın olmak, daha doğrusu dengeli bir kadın olmak... Senden beklentiler o kadar yüksektir ki, etrafındaki kadınlarla öyle bir yarışa girersin ki, seni yer bitirir yeri geldiğinde diğer kadınlar.

Ama yine de vardır böyle kadınlar hayatına soktuğun; nefesin olur gün gelir... Hatta bu kadınlarla boş boş oturup susarsın da en çok... O susmanın verdiği dayanılmaz hafiflik işte o paha biçilemez bir duygudur!

Eğer bu kişi bir erkekse, bil ki seninle evlenen adam değildir bu! Çünkü evlenemezsin bu adamla; eğer evlenirsen aynı anda ne senin baban olur, ne abin, ne sevgilin, ne düşmanın, ne canın, ne nefesin; büyüsü bozulur işte. Evlenmezsin ama hep hayatının bir köşesinde tutarsın onu. Bilirsin, o nefese ihtiyacın olduğunda bir telefon uzaklığındadır... Kıskanmazsın da o erkeği; sen istediğin anda hep senindir o, bir tek senin. Bu adamlardan da az vardır aslında; eğer kader senin karşına böylesini çıkarmışsa çok şanslısındır...

Hayat akmaya devam ederken bir de bakmışsın yaş 41 olmuş, muhasebe yapacak çok şey birikmiş hayatında... İşte bugün de öyle bir gün, 21 senenin muhasebesinin yapıldığı bir gün...

Yine şükrettiğim bir gün... 21 senedir hayatımın parçası olmuş can için Tanrı'ya şükretme günü bugün...

İyi ki kesişmiş yollarımız... İyi ki hayatımdasın... Hep kal...