28 Mayıs 2011 Cumartesi

Yeni bir gün




Gecenin karanlığında herkes elindeki kadehe sığınmış, bundan sonra olacakları merak ediyordu. Kimse tek kelime etmedi.

Aradan 2 saat geçmişti ki; Mustafa, Asiye ile gözgöze gelmiş ve "kalkalım" diye işaret etmişti. "Hadi çocuklar bize müsade, yarın sabah kahvaltıya bekliyoruz" diyerek kalktılar.

Asiye ile Mustafa giderken, "aman Mesut gözün yine de üstünde olsun bu delilerin, Aras'ı biliyoruz sağı solu belli olmaz ama Derin'in ne yapacağını kestirmek çok zor" dedi Asiye Mesut'a sarılırken.

"Merak etme Asiye abla bu gece bize uyku yok; en azından Aras'ı gözümün önünden ayırmaya niyetim yok." diyerek onları yolcu etti.

Bahçeye döndüğünde, Derin şezlonga uzanmış, Aras da yanı başında oturuyordu. "Kahve?" diye sorduğunda Derin "son bir kadeh daha" diye gülümseyerek Mesut'a baktı. Mesut gecenin uzun olacağını biliyordu, ama anlayamadığı bu kız nasıl bu kadar içkiye rağmen sapasağlam durabiliyordu; bu da Aras gibiydi.

Kalkıp bardan bir şişe daha rakı aldı, kadehleri doldurdu ve tekrar yanlarına döndü. Sessizlik hala devam ediyordu.

"Yıldızlar ne kadar parlak değil mi? Hadi birer tane yıldız seçelim sonra da dilek tutalım" deyince Mesut dayanamadı gülmeye başladı; "manyaksınız siz, ikiniz de manyaksınız. Ben kahve yapıyorum kendime, siz içmeye devam edin" diyerek kalktı.

"Ben herşeye yeniden başlamak istiyorum. Biliyorum bana kimse inanmayacak, kimse güvenmeyecek, ama sen inan Derin, sen güven".

"Şşşştt" diye parmağıyla sus işareti yaptı. "Yıldızları seyret, bak hepsi nasıl da dans ediyor?"...

Mesut uzaktan izliyordu; Derin'in bu şekilde konuşmasına anlam veremiyordu; acaba yaşananları yok mu sayıyordu ya da, ya da farkında mı değildi; hani beyni silmiş miydi olanları? Yok, olamazdı, sadece yaşananları yok sayıyordu.

"Mesut, yarın kahvaltıdan sonra biraz alışveriş yapalım, Asiye Abla'nın da sözü vardı bana. Hem evim için hem de cafe için ıvır-zıvır almadan dönmek istemiyorum. Ha bir de Gönül Hanım zeytinyağ istedi, onu da unutmamalıyım".

"Ne bu acele Derin daha buradasın nasıl olsa" "yoooo, ben, yani biz öbür gün dönüyoruz, değil mi Aras?" deyince Mesut'la Aras göz göze geldiler. Bu aralar dudaklardan çok gözler çalışıyordu; herkes birbirine gözleriyle birşeyler anlatıyordu. Aras başını sallamakla yetindi.

Bir anda yerinden kalkıp bara doğru giderken Aras kolundan tutup çekti Derin'i "Yeter içme artık". Derin döndü, Aras'ın saçlarını okşadı "nasıl istersen" diyerek boynuna sarıldı. Mesut olanlara inanamıyordu. Aras, iyi geceler dileyerek Derin'in beline sarılarak merdivenlere doğru ilerledi. Mesut'un yanından geçerken göz kırptı ve "merak etme" dedi.


Üst kata çıktıklarında Aras sorar gözlerle Derin'e baktı, Derin cevap vermedi. O anda Aras nereye götürse gidecekti. Odanın kapısını açtığında, Derin ürperdi bir an, birkaç saat önce yaşadıkları bir film şeridi gibi geçti gözünün önünden; tereddüt etti ama yine de içeri girdi. Aras kapıyı kapadığı sırada, Derin yatağın kenarına oturmuş boş boş şömineye bakıyordu. Aras bir sigara yaktı, Derin'e uzattı. Bir nefes alıp söndürdü sigarayı, üzerindekileri çıkarıp yatağa girdi.

"Aras, yanıma yatar mısın?". Aras yanına uzandı, saçlarını okşamaya başladı. "Paketler" diye çığlık attığında Aras yerinden fırladı; "ne paketi? nereden aklına geldi bu saatte paketler?"

"Meriç bir paket getirmişti; cafedeki odamda duruyor, bir de hani seninle evden çıkarken kapıda bulduğumuz paket var ya" "e ne olmuş ki? hem bu saatte deli misin nereden çıktı şimdi bu?"

"Aras, hadi yola çıkalım". "Hayır bu gece değil; uyu dinlen yarın alışverişini yap sonra konuşuruz. İyi geceler"..

Derin çoktan uykuya dalmıştı. Aras balkona çıkıp bir sigara yaktı; Mesut hala bahçedeydi. Güneş doğana kadar balkonda oturdu; sonra Derin'in yanına kıvrıldı; saçlarını okşadı "seni seviyorum demeye cesaretim yok, anla beni Derin, yok işte" diyerek uykuya daldı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder