28 Mayıs 2011 Cumartesi

Ölümün sesi





Gecenin karanlıgında bir elin bogazını sıkmasıyla gozlerini actı; ama hiçbir şey göremiyordu. Sadece derinden bir ses "zamanı geldi" diyordu. Aynı anda soguk terler sırtından aşağı inerken ellerinin ve ayaklarının  bağlı oldugunu fark etti. Tepiniyordu ama nafile, işe yaramıyordu.

Derinden gelen ses "uğraşma, kendini bırak" diyordu o debelendikçe. Ne kadar zaman geçti bilemiyordu; ama altındaki çarşafı ıslatacak kadar bütün vücudu terlemiş ve bedeni yorgunluktan sızlamaya başlamıştı. Yavaş yavaş o sese bıraktı kendini, kendini bıraktıkça boğazını sıkan eller de gevşiyor; ses korkutucu olmaktan çıkıp sanki küçük bir çocuğa seslenen bir annenin sesine benziyordu.


Bir an hareket etmek istedi; eller engel oldu. Bıraktı kendini, dinlemeye koyuldu; bakalım o ses ne anlatacaktı, derdi neydi?


"Zamanı geldi dediğimde kimse beni anlamak istemiyor; herkes aşağı yukarı aynı tepkileri gösteriyor; ama nedense sen aynı tepkileri göstermene rağmen çok daha hızlı kendini bıraktın bana. Hep böyle mi yaparsın? Hiç mücadele etmez misin? Yani biraz önceki hareketlerini mücadele olarak algılamak zor."

"Hayatım mücadeleyle geçti; okul, iş, evlilik... Hep birşeyleri kaçırdığımı düşündüm ama benim için çizilen yoldan bir türlü çıkamadım; ta ki o güne kadar. Bir anda işi bırakmam, bir anda cafeyi tutmam, hayatımda ilk defa kendim için birşeyler yapıyordum. Yaptım işte; mücadele ederek kendimden çok şey kaybettiğimi geç de olsa fark ettim"

"Peki Aras?"

"İşte ironi orada ya; kendimle ilgili tek mücadele etmeye çalıştığımı sandığım kişi O; ama zaman bana gösterdi ki aslında tüm gücümü yitiriyorum O'nun karşısında. Hayatla mücadele edecek gücü buluyorum da; O karşıma çıkınca duruyor dünya"

"E git o zaman!"

"Hayattan aldığım en büyük ders nereye gidersem gideyim, ben benimle geldiğim sürece, hiçbir şey değişmiyor. Ben değil miydim nefes almak için kaçıp İda'ya gelen? Ne değişti? Hiçbirşey... Neye baksam O'nu görüyorum"

"E gidemiyorsan teslim et kendini"

"????"

"Zamanı geldi dedim; seçim yapmak senin elinde, ya O'nunla yaşamayı seçeceksin, ya da...."

Gözlerini açtı, ter içindeydi. Kapadı gözlerini tekrar, derinden gelen sesi duymayı ümid ederek. Zihni oyun oynuyordu Derin'e. Yoksa oynamıyor muydu?

Derinden gelen ses "ölüm"ün sesi miydi? Rüya mı? Gerçek mi? Neyin zamanı geldi? Gitmenin mi yoksa teslim olmanın mı? 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder