28 Mayıs 2011 Cumartesi

Bir gece


Issız Adam'a s...i çektiğinde sadece 1 hafta olmuştu cafeyi açalı.

"Yüzsüz herif" diye geçirdi içinden kahvesinden bir yudum alırken. Uzun zamandan beri ilk defa canı içki çekmiyordu bugün. Saat daha 11:00 bile olmamışken başının ağrıdığını söyleyip çıkmıştı Hayal Dünyası'ndan. Öyle bir başağrısıydı ki 15 dakikalık yürüyüş mesafesindeki eve nasıl gideceğini bilmiyordu. Hafta arası olmasına rağmen Tünel ana-baba günüydü. Hava hafif ayaza çekmeye başlamıştı; kaşkolunu boynuna doladı, eldivenlerini eline geçirdi. Tam Tünel girişindeki kestaneciden koca bir paket sıcacık kestane alıp yoluna devam etti.

Evine geldiğinde, sevgili asansörünün çalıştığnı görünce, sevinten çığlık atmamak için kendini zor tuttu. Asansör 5. kata geldiğinde ışık söndü; neyseki anahtarını daha asansöre bindiğinde çantasından çıkarmıştı. Karanlıkta el yordamı lambanın düğmesini buldu ve tam yaktığında, asansör için atmadığı çığlığı, bu sefer korkudan attı.

"Yaaa manyak mısın sen be adam?" diyebildi. Gözlerini O'na dikmiş olan adam, kendine has güveniyle yanağına bir öpücük kondurdu ve o an Derin'den sıkı bir tokat yedi. Saniyeler içinde gelişmişti ve ne Derin ne de Aras birbirlerinin yüzüne bakıyorlardı.
Derin, omuz atarak kapısının önünde duran Aras'ı bir kenara itti, ellerinin titremesine hakim olamadığı için anahtarı bir türlü deliğe sokamıyordu. Aras, elini Derin'in elinin üstüne koydu, anahtarı deliğe yerleştirdi ve kapıyı açtı.

Çıt çıkmıyordu ikisinden de. Derin, odasına gidip üstünü değiştirdi, ilaç kutusundan iki tane Cataflam aldı, başucunda duran yarım bardak suyla ilaçları yuttu ve yatağının kenarına çöktü.

Mutfaktan sesler geliyordu, buzdolabının kapısı açılıyor, şişeler çıkıyor, bardak dolabından bardaklar alınıyor; buz kırlıyor ve her buz kırılışında beyninde şimşekler çakıyordu. Ama ne kalkıp içeri gitmeye ne de kavga etmeye gücü vardı. Yatağına uzandı ve gözlerini kapadı.

İki yaz önce, O'nda kaldığı ve arada sadece nefes almak için sokağa çıktığı o iki haftayı hatırladı. Gündüz uyuyorlar, hava karardığında yataktan çıkıyorlar, her gece en az bir şişe rakıyı bitiriyorlar, gecenin ilerleyen saatlerinde önce sevişiyorlar ve her sevişmelerinden sonra O'nun sardığı otu çekiyorlardı. Üçüncü günden sonra bünyesi bu tempoya alışmıştı. Boşuna arkadaşları O'nun için Yarasa demiyorlardı. Bazı geceler eve gelen insan sayısı 10u buluyordu; gelen direk mutfağa dalıp ya içki aranıyordu yada yiyecek birşeyler. O'ndan başka herkese aitti sanki evi. Ama O bu kalabalıktan hoşnuttu; yalnız kaldığında bunalıma giriyordu.Yada bunalıma girdiğinde yalnız kalmayı tercih ediyordu. Çözememişti kadın...

Bir gece, geldiğinden beri beşinci kez aynı filmi seyrederlerken kapı çaldı. İlk defa o gece ne ev telefonu çalmıştı, ne de cep telefonu. Birkaç dakika geçtikten sonra kapı yine çalmıştı. Aras küfrederek kalktı ve kapıyı açtı. Derin filmi seyretmeye devam ediyordu, nasıl olsa mabedin mürtilerinden biri gelmiştir diye geçirmişti içinden.

Kapıdaki "neden telefonların kapalı? saatlerdir seni arıyorum" dediğinde Derin irkilmişti. Aras kadına cevap vermeden Derin'in yanına geldi ve kucağına uzandı. Kadın eve girmişti, ama kapının önünde duruyordu kıpırdamadan. Aras'ın bu davranışının karşısında Derin de sessizliğini bozmadı; ama ters giden birşey olduğunu anlamıştı. Bu kadını hiç görmemişti.

Biraz sonra rakısının bittiğini söyleyen Aras "hadi sevgilim bana rakı koy" deyip Derin'in kalkması için kanapenin diğer tarafına geçmişti. Kadın hala aynı yerde duruyordu. Derin kalkıp mutfağa gitti, buzdolabından rakıyı çıkarttı ve salondan gelen bir şangırtıyla yerinden sıçradı. Kadın küfrediyordu ve sehpanın üzerinde duran ne varsa yere fırlatıyordu. Sıkışıp kalmıştı mutfakta. Gözü duvardaki saate takıldı ve saniye kolunun hareketine odaklandı. Salondan gelen sesleri, küfürleri duymuyordu artık. Zamanın farkında değildi ama, aradan 15 dakika geçmişti duvardaki koca saat öyle söylüyordu.

Eline batan camla kendine gelmişti; bardağı o kadar çok sıkmıştıki, sonunda kırılmış ve avucunun içine cam parçaları saplanmıştı. "Arassss" diye bağırdı ve olduğu yerde yere yığıldı. Dolaba yaslanmış elinden akan kanı seyrediyordu. Aras, mutfağa geldiğinde Derin'in gözlerinden sicim gibi yaş akıyor, yaşlar elinden akan kana karışıyor ve taşa yayılıyordu. Sakince Derin'i kaldırdı, banyoya götürdü, elindeki cam kırıklarını temizledi, bir bezle sardı ve yere oturttu. "Bekle burada" dedi.

Hem banyonun kapısını hem de ara kapıyı kapayarak salona geçti. İçeriden yine sesler geliyordu, ama kelimeleri seçemiyordu.

Ne kadar zaman geçmişti farkında değildi, 5 bilemedin 10 dakika sonra "gümmmm" diye bir sesle sokak kapısının kapandığını duydu. Aras yanına geldi ve sıcak suyu açtı. Su ısındığında, O'nu soydu ve banyoya soktu. Yarım saat boyunca Derin'i sabunladı, yıkadı, sabunladı, yıkadı... Sanki bütün pisliklerden sevgilisini arındırmak istiyordu. Yavaşça banyodan çıkardı Derin'i ve koca bir havluya sardı. Kızıl saçlarından sular damlıyordu yere. Saçlarını da kuruladı, giyinme odasından bir eşofman aldı ve O'nu giydirdi.

Derin hiç konuşmuyordu; Aras'a yaslanarak odaya gittiler. Yatağa yattığında arkasını döndü ve küçük bir çocuk gibi bir kenara büzüldü. Aras biraz yanında yattıktan sonra, uyuduğuna emin oldu, kalktı ve içeri gitti. Oysa Derin uyumamıştı; sadece gözlerini kapamıştı. Eli zonkluyordu; mutfaktan gelen sesleri dinledi, dinledi, dinledi.

Aras, mutfağı temizlerken kendi kendine konuşuyor arada "Orospu" diye küfrediyordu.

Derin bunları hatırlarken Aras içeride üçüncü kadehine geçmişti bile. Bu arada Derin'in başağrısı da hafiflemişti, kalkabilirdi artık yataktan.

Her zaman yaptığını yaptı, kendine koca bir fincan kahve hazırladı, bir sigara yaktı ve salona geçti. Salonda sadece camın önündeki minik abajurun ışığı yanıyordu.

"Böyle olmayacak" dedi kısık bir sesle... Adam dönüp O'na baktı, "ne olmayacak?" dedi.

Büyük bir yudum aldı kahvesinden ve "yeter artık yoruldum ben, evet sana aşığım, sensiz nefes alamıyorum, ama yeter artık Aras" dedi...

Issız Adam her zamanki gibi susarak, kadını bir kez daha sessizliğiyle cezalandırıyordu...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder