5 Mart 2013 Salı

Bir de elim gitse ya...

Sıkışıp kaldığım anlarda derin nefes almam gerektiğini bilmeme rağmen kendimi daha da boğduğumu bilir misiniz?

Yada yazdıkça rahatlayacağımı bile bile kağıt kalem görmek istemediğimi? Ya kitaplarımı yok etmek gibi garip fikirlere kapıldığımı?

Her ne hayalim varsa; hepsini yok etmekle ilgili planlar kurarken yakaladım kendimi geçen gün. Oturduğum yerde bir anda nefesimin sıkıştığını, hatta kesik kesik nefes aldığımı fark ettim. Garip bir ruh haline büründüm, belki de isteyerek.

Bu satırları bir başkası karalamış olsa "hadi lennn yürü git" derdim de karalayan ben olunca nasıl kendime yürü git diyebilirim ki?

Dün gece geldi aklıma "bir de elim gitse ya" dediğim ne de çok yapmam gereken şey varmış evde; ama önce ruhuma el atmam gerektiğini düşünmekteyim. Biraz soyutlanmam gerekiyormuş gibi geliyor...

Hep birşeyleri ertelercesine buluyorum ya kendimi, çok kızıyorum bu halime. Ben bu değilim aslında; içimde bir yerlerde isyankar bir kadın var. Yaptığım işten keyif almaz hal aldım mı böyle oluyorum işte; biraz ter dökmeliyim, biraz çığlık atmalıyım, biraz koşmalı, hatta arada yürümeyi unutmalıyım. Bedenime ne kadar eziyet edersem ruhumu o kadar kurtarırım. İşte bu noktada "bir de elim gitse ya" diyerek ertelemedim mi hayatı?

Ne güzel hayalim vardı; "Kaz Dağlarında bir köyde zeytin ağaçları ve ben"... Hayalimin yavaş yavaş sisler altında kaybolduğunu hissediyorum, yada ben o hayali ellerimle yok ediyorum!

Evet, yine karamsar ben, yine saçmalayan ben...

Oysa bahar geliyor, son günlerde çok bir göz kırpar oldu her ne kadar bahar dalları henüz pıtrak pıtrak açmadıysa da...

Güneşi gördüğünde yüzünü dönen "günebakan"lar gibi olmayı istiyorum galiba; güneş kaybolduğunda kendi kabuğunun içine saklanan; her gün doğumunda güneşe kucak açan...

Bir de elim gitse ya... Kendim için, kendimle, kendi istediklerimi yapar hale gelsem...

Bir de elim gitse ya... Tutsana elimi, çıkar beni benden...

Bir de elim gitse ya...







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder