13 Ağustos 2014 Çarşamba

Dicle

Derin, Dicle'yi ilk gördüğü günü hatırlamaya çalışıyor ama bir türlü zamanı kestiremiyordu. 

"Tanrım, bu ailedeki tek akıllı Meriç mi acaba?" diye içinden geçirdi. Her zaman Meriç hayatında ayrı bir yer tutmuştu. Tabak çanak kırdıkları günlerde de yanındaydı, kazadan sonra da. Belki de Derinle aynı kaderi paylaşıyordu.

Telefonunu çantasından çıkarıp gelen mesaj var mı diye baktı; Emre geceyarısı eve geleceğini söylüyordu; muzipçe gülümsedi. Emre için hazırlık yapmalıydı. Bunları aklından geçirirken cafenin kapısı açıldı ve Maya'nın sesini duydu. "Offf Dicle illa peşimden gelmen lazım" 

Mesut gelenleri görünce Murat'a "dememiş miydim" gibilerinden bir bakış fırlattı.

Alaycı bir ses tonuyla "Hoşgeldiniz, hangi rüzgar attı sizi buralara?" diyen Mesut'un yüzüne bile bakmadan ofisin kapısını büyük bir hışımla açtı.

"Bir kere ben aranızda geçen herşeyi biliyorum, tek sorumlu sensin; sen abimi mahfettin".

Mesut, Fırat'a daha dönüp "lütfen Dicle'yi al ve buradan git" diyemeden Derin eline kahve fincanını almış Dicle'ye doğru fırlatıyordu. Kimse bu sahneye engel olamadı.

Murat derin bir iç geçirdikten sonra cafede son kalan müşterinin hesabı istediğini duyduğunda bir an tereddüt etti, neyse ki sesler o masaya kadar gelmemişti.

Fincandaki kahve soğumamış olsaydı arada kalan Fırat haşlanacaktı. Dicle çığlık atmaya başladı, ve sonunda Fırat'ın sesi yükseldi. "Dicle, yeter artık, bu konuda senin dırdırını dinlemekten çok yoruldum. İnsanları çıldırtmanın hiç gereği yok. Derin çok haklı, biz ikisinin arasında ne yaşandığını bilmiyoruz. Ayrıca, Derin'i suçlama, hepimiz Aras'ın ne mal olduğunu biliyoruz; abin diye korumaya kalkma; zaten yılda kaç kere Aras'ı yada Meriç'i görüyorsun ki hayatlarını bilebilirsin. Yeter artık, insanların hayatını karıştırmaktan, bilip bilmeden yorum yapmaktan vazgeç."

Herkes ağzı açık dinliyordu Fırat'ı. Derin bir anda kahkahalarla gülmeye başladı. "Fırat be, ben de bu ailede tek akıllı Meriç sanıyordum, meğer senmişsin en akıllıları. Dicle'cim sana gelince; Aras'ın kardeşi olmasan seninle arkadaş olur muydum bilemiyorum, ama tek bildiğim Fırat çok haklı, hayatta öğrendiğim bir şey varsa her iki tarafı dinlemeden yorum yapmak veya eleştirmek seni en büyük hataya sürükler. İşin ilginci, sen ne abini dinledin ne beni dinledin, karşılığında abinin hayatını mahfettiğimi söylüyorsun. Bence sen otur bir düşün önce abin neden senden uzak duruyor! Lütfen şimdi kocanı ve kızını al ve cafemden çık git."

Murat koşar adım kapıya gitti. Dicle'nin hışımla kapıyı çarpmasından ve kapının yerle bir olmasından korkuyordu. Tam da beklediği gibi oldu; hışımla kapıya yaklaştı, Murat kapıyı açtı ve arkasına bakmadan çıktı gitti.

Fırat, hala Derin'in yanındaydı. "Derin, kusura bakma diyemiyorum çünkü çok haklısın. 3-4 ay önce köyde Aras'la kaldım bir gece, bütün hikayeyi en başından dinledim. Eğer benimle paylaşmak istersen dinlerim, soru sorarım. Yoksa kimsenin hayatına karışmak istemem. Ben buyum. Ama Dicle öyle değil. Karımı çok seviyorum, maalesef en büyük kusuru bu. Bugüne kadar ağzımı açmadım ama yeter artık. Aras benim en iyi arkadaşımdı; şu halimize bak iki yabancı olduk Dicle ile evlendikten sonra. Lütfen, Dicle'yi takma kafana. Bu ilişkideki tek doğruyu sen biliyorsun, hiçbirimize yorum yapmak düşmez. Eğer benim yapabileceğim birşey olursa lütfen çekinme ara ne zaman istersen. Artık sen istemedikçe Dicle karşına çıkmayacak. Hepinizin başını ağrıttık. Elden birşey gelmiyor. Mesut sonra konuşuruz. Haydi kendinize iyi bakın" diyerek çıkıp gitti.

Derin bir anda Özgü ile buluşması gerektiğini hatırladı. "Çocuklar ben çıkıyorum, akşam üstü dönerim" deyip arkasına bile bakmadan çıkıp gitti.

Mesut ile Murat bu kıyametin nasıl böyle atlatıldığına anlama veremiyorlardı. 

"Ya Mesut abi, ben var ya 10 yıl yaşlandım bunların arasında, sen nasıl katlanıyorsun anlamıyorum?" 

"Oğlum ben Derin ile tanışmadan önce Aras sayesinde Derin'i o kadar iyi tanıdım ki, artık hiçbir şeye şaşırmıyorum. Hatta sana bomba birşey söyleyeyim; Derin, Londra'da Emre ile birlikteydi."

"Saçmalama abi, nereden çıktı o?"

"Orası bana kalsın; ama hiç önemli değil. Derin nasıl istiyorsa yaşasın, son nefesime kadar onun arkasını kollayacağım. Ve biliyorum ki bu senin için de, Emre için de hatta Aras için de geçerli".

Derin, Özgü ile buluşmaya giderken bir ses duyduğunu sanarak arkasına döndü ve karşısında gördüğünün gerçek mi hayal mi olduğunu anlamaya çalışırken yere yığıldı!





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder